5/5 Tahir �. 5 years ago on Google
Küçük
parklara
kolay
ulaşırsınız,
ancak
doğaya
böylelikle
ulaşamazsınız.
Yeterli
büyüklükte
olmadıklarından
bu
nevi
parklarda
eski
harmanları
çevirenler
gibi
fasit
bir
döngüyle
yürürsünüz.
Doğa
değil
doğa
imitasyonudur
buralar.
Karar
mercinde
koltuk
kapabilmiş
kent
planlamacılarınız
rant
siyasetine
ram
olmuş
birileriyse,
yaşam
öyküleri
kentte
geçmediyse,
tarım
dışı,
kentli
bir
geçmişleri
yoksa,
sefer
tasından
ilham
alınmış
binalarınızın
mimarları
da
bunların
arkadaşları
gençlerse;
bir
nebze
de
olsun
yaşanılası
bir
şehir
hayatınız
olamaz.
Bir
kentin
mimarisi
insan
kaynağıyla
oluşur.
Taş,
tuğla
yada
kereste
yoksa
taşınır
getirilir,
berki
yoksa
yoktur.
El
oğluyla
da
değirmen
dönmez.
Olsa
olsa
tek
bir
bulvarınızı
yada
ne
bileyim
bir
iki
binanızı
tasarlar,
çeker
gider.
Yönetenler
eğitimsiz,
kadro
dağıttıkları
zatlar
da
sadece
dört
yılda
mimar
oldum
sananlarsa,
ürünleri
kent
ve
binalarda
gün
yüzü
göremez,
depreşir,
kıvranır,
bunalır,
bekler,
oyalanır
devranınızı
böyle
böyle
geçirirsiniz.
Ne
demiş
yazar,
insan
bir
şeye
kızarsa,
küserse
bir
nedeni
yoktur,
bin
nedeni
vardır,
bin
nedeni.
Ayıp
olmasın,
adet
yerini
bulsun,
dostlar
alışverişte
görsün
ve
de
desinler
diye
köşeye
bucağa
serpiştirilen
bir
kaç
küçük
parkta
nefes
almaya
çalışırsınız.
Buraları
yeni
nesle
kentimiz
bu,
dünyamız
bu
diye
takdim
edersiniz.
Bilmeyen
de,
dünyayı
kenti
bu
sanır.
Ankara’nın
muhtemelen
çoğu
bu
parkçıkları
bile
bulamıyor.
Yeşillik,
ağaç,
açıktan
akan
temiz
su
akıntıları
ve
ışıyan
Güneş,
kentlilerin
haklarını
yok
sayanlara,
yiyenlere
mi
kalıyor?
Kaos
kentlerinin
mikro
parkları.
Bunu
da
bulamayan
çok.
Bir
başka
üzüntüm
de,
ömrünü
halk
kitlelerinin
kent
yaşamlarını
insani
ölçütlerle
yaratmaya,
tasarlamaya
adamış
efsane
bir
mimarın
adının
bu
parkçığa
verilmiş
olması...
3 people found this review helpful 👍